Issız Bir Adada Hayat Mücadelesi:William Golding-Sineklerin Tanrısı

Issız bir adaya düşerseniz yanınıza alacağınız 3 şey nedir? Ne kadar klişe bir soru değil mi:)Elbette bu soruyu sormayacağım size ama ıssız bir adaya yaşları 6 ile 12 arasında değişen bir düzine çocuk düşseydi ne olurdu?İşte yazar bunu harika bir kurgu ile anlatmış.Cennet gibi bir ada nasıl bir cehenneme dönüşür?İşte buna tanık oluyoruz bu güzekl romanda.

Atom savaşı sırasında güvenli bir yere nakledilmek için çocuklar uçağa bindirilir.Havalandıktan bir süre sonra uçak saldırıya uğrar ve ıssız bir adaya düşer.Pilot ve beraberindeki çoğu kişi hayatını kaybeder.Bu kazadan kurtulan Ralph ve birkaç çocuk adada kurtulan başka çocuklar da olabileceğini düşünerek diğer çocukları aramaya başlarlar.Yaklaşık bir düzine çocuk bu kazadan canlı olarak çıkmayı başarmıştır.

Çocuklar büyük bir korku ve şok içerisinde bundan sonra ne yapacaklarını düşünmektedirler. Küçük çocuklar çok korkmuştur ve ağlamaya başlamışlardır.Ancak hayat devam etmektedir ve hayatta kalmak için bu çocukların plan yapması gerekmektedir.Adaya düşen kilolu bir çocuk olan sarı saçlı çocuğa domuz lakabını takarlar.Küçük domuzcuk çok sempatik ve zeki bir çocuktur.Ayrıca gözlükleri vardır.Bu gözlükler ilerleyen zamanlarda çok işe yarayacaktır:)

Denizden buldukları Şeytan minaresi şeklinde mercan bu adada demokrasinin başlangıcı olacaktır.Zira söz isteyen ve konuşmak isteyen çocuklar bu mercanı eline aldıklarında herkes bu çocuğu dinleyecektir.Böylelikle herkes kendi fikrini ortaya atacaktır ve demokratik bir ortam oluşacaktır.Nedense burada aklıma George Orwell'un Hayvan Çiftliği romanındaki ''Bütün Hayvanlar Eşittir'' sloganı geldi:)

Çocuklar oy birliği ile Ralph isimli çocuğu lider seçerler.Ralph 12 yaşında güçlü ve zeki bir çocuktur.Liderlik vasfına layıktır.Ancak rakibi Jack için bu tam bir hayal kırıklığı olmuştur.İlk başlarda buna ses çıkarmasa da ilerleyen zamanlarda ada için büyük bir tehlike haline gelecektir.

Çocuklar adadan kurtulmak için hep beraber hareket etme kararı alırlar ve büyük bir ataş yakmaya karar verirler.Böylelikle civardan geçecek bir gemi olursa bu dumanı fark edecek ve çocukları kurtaracaktır.Ancak önemli bir sorun vardır.Bu ateşi nasıl yakacaklar? Burada Domuzcuğun gözlüğü devreye girer ve bir mercek gibi bunu kullanarak devasa bir ateş yakarlar.Bu ateşin sönmemesi için de iş birliği yaparlar ve sürekli ateşi etraftaki odunlarla kuvvetlendirirler.

Gel zaman git zaman Jack isimli çocuk hayatta kalmak için avcılığa başlanması gerektiğini söyler ve domuz avlayarak işe başlar.İlk deneyiminde başarısız olsa da ikinci denemsinde bir domuz öldürmüştür.Bundan büyük bir zevk duyar Jack.Burada bir psikopatlık seziyorum:)

Öldürme güdüsü burada devreye girmektedir.İlk önce bir hayvanı öldüren ve elini kana bulayan Jack lider olma hırsıyla çevresine adam toplar.Avcılığı savunarak ateşin sadece öldürdüğü hayvanlar için kullanılmasını ister.Ateşin sönmesiyle geçen bir gemi onları farketmeyecektir.

Demokrasi ile başlayan ada serüveni liderlik hırsı ile çekilmez bir adaya dönüşmek üzeredir.Çocuklarda bile böyle bir hırs varken insan düşünmeden edemiyor.Neden hep bir arada düzgün bir şekilde yaşayamıyoruz?

İkinci Dünya savaşında bir subaymış yazarımız.İnsanların birbirlerini nasıl öldürdüklerine yakinen tanık olan şair bu düşüncelerini romana uyarlamış olacak ki böyle bir roman ortaya çıkmış.Avladığı domuzları diğer çocuklara ikram eden Jack onlara ne zaman isterlerse avından pay verebileceğini söylemektedir. Böylelikle açlık duygusu hat safaya ulaşan hiçbir çocuk bu teklifi reddetmez ve yeni liderleri olarak Jack'i seçerler.Jack bir kabile kurar kendine.Ada hayati şimdi 2 ye ayrılmıştır.Bir  taraf iyiliği temsil ederken diğer taraf yamyamlığı ve caniliği seçmiştir.

Güçlülerin güçsüzleri ezdiği bir dünya düzeninin minyatür bir şeklini bu romanda görüyoruz.Yazar ustalıkla yaptığı betimlemeler ve tasvirlerle bu konuya ayrı bir boyut katmış.Romanın ismi de aslında burada bir ipucu veriyor.Domuz leşlerinin üzerinde uçuşan sinekleri kötülüğü sembolize ederek kullanmış ve Sineklerin Tanırısını insanların içindeki kötü duygular ve arzulara uyarlamıştır.Elbette insanların doğuştan kötü olduğuna inanmaz yazarımız ama bu romanda içten içe bu konuyu vurgalamıştır.

Adada bir de canavarımız vardır.Küçük çocukların korktuğu bu canavarın aslında ne olduğunu anlayınca gerçekten şaşırıyor insan:)Jack ve kabilesi cennet olan adayı adeta bir cehenneme çevirmişlerdir ve rakiplerini yok etme kararı almışlardır.Yüzlerini boyayan bu kabiledeki çocuklar tamamen kötülüğün esiri olmuşlardır.O kadar cani olmuşlardır ki başka çocukları öldürmekten çekinmezler.

Liderlik hırsı ve insanın iç dünyasındaki kötülüklerin nasıl dış dünyaya yansıdığına tanık olduğumuz bu romanı ben çok beğendim.Verdiği mesajlar gayet yerinde.Üzüm üzüme baka baka kararır cümlesinin bir yansıması olmuş.Okunası bir eser.